Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Doğal Afetler ve Toplum-2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mhmt_arcn
Admin
Admin
mhmt_arcn


Erkek
Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 33
Nerden : ANtalya
İş/Hobiler : Öğrenciyiz
Lakap : Mhmt_Arcn
Kayıt tarihi : 28/04/08

Doğal Afetler ve Toplum-2 Empty
MesajKonu: Doğal Afetler ve Toplum-2   Doğal Afetler ve Toplum-2 Icon_minitimePtsi Nis. 28, 2008 10:46 pm

Erozyonun Sonuçları ve Zararları

Erozyon; toprak ve arazi kaybı, toprakların su depolama güçlerinde azalmalar, toprakların verimsizleşmesi, verimli tarım alanlarının taşıntı materyali ile örtülmesi, toprak işleme güçlüğü, sedimentasyon ve su kalitesinin bozulması gibi zararlar meydana getirmektedir. Bunlar canlıların yaşamları ile onların yaşadıkları ortamları olumsuz etkilemektedir.
Diğer taraftan hem dünyamız, hem de ülkemiz son birkaç yıldan beri sık sık sel olaylarına sahne olmaktadır. Örneğin; 1990, 1994 ve 1995 yıllarında sırasıyla Batı Avrupa, Hindistan ve Tayland'da;1998 ve 1999 yıllarında da Dünyada 30'u aşkın ülkede sel olayları meydana gelmiştir. Ülkemizde, Dünyadakine benzer bir olgu yaşamıştır. Örneğin; 1995 yılında Senirkent, İzmir, Düzce ve Kaynaşlı, 1998 yılında Batı Karadeniz ve 1999 yılında Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerinde sellerin meydana gelmesi gibi.
Sel olayları sırasında gerek Dünyada ve gerek ülkemizde yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği köprü, yol, kanal gibi tesislerin ve tarım alanlarının zarar gördüğü bilinen bir gerçektir. Bu olgu, selleri, erozyonun en önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir zararı olarak algılanmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, öncelikle seller ve erozyonun doğurduğu diğer zararlarla ivedilikle savaşılmalı ve bu amaçla ormansızlaşma önlenmeli ve erozyon kontrolu çalışmaları kapsamlı olarak sürdürülmelidir.

Türkiye’de Erozyon

Türkiye`de erozyon en fazla sırasıyla Fırat, Dicle ve Yeşilırmak Havzaları`nda görülüyor. Erozyon nedeniyle yılda toplam 346 ton sediment/toprak taşınıyor. Ancak, ölçümlerde yer almayan ve yatak yüküolarak ifade edilen kum çakıl gibi materyaller ile yamaçlardan akarak inen ve akarsulara ulaşmayan topraklarda dikkate alındığında Türkiye`nin kaybettiği toprak miktarı 500 milyon tona, hatta bazı kesimlerin ifadesine göre 1 milyar tonu aşıyor .
Türkiye`deki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzeme miktarı, dünyada taşınan katı maddenin 50`de 1`i kadar. Türkiye`de 1 kilometrekarelik alandan aşınarak akarsulara karışan ince malzeme miktarı, yılda ortalama yaklaşık 60ton. Bu miktar dünyada ortalama 142 ton. Türkiye`de erozyonla birim alandan taşınan katı materyal; Afrika`dan 22, Avrupa`dan 17 ve Kuzey Amerika`dan 6 kat daha fazla gerçekleşiyor.

Heyelanın Kısımları

Bir heyelanda, birbirinden farklı karakteristik kısımlar vardır. Bu kısımlara ayrı ayrı isimler verilir. En üstte heyelan başlangıcı “Taç” ve karakteristik “Gerilme Çatlakları” görülür. Heyelanların orta kısımlarında “Çökme”, alt “Topuk” kısımlarında “Kabarma”, kırılma ve parçalanmalar meydana gelir. “Topuk” da ve uçlarda ise toprak akmaları halini alır. Topuk kısmının su içinde kalması hareketin hızını arttırır ve hızlı akmaya neden olur.

Heyelan kayma yüzeyleri de çok değişik olur. Bazen “Rotasyonel” halde, konkoidal ve kaşık şeklinde olur; bazen de aşağı yukarı düz yüzeylerle ayrılan bloklar halindedir.

Kütle Hareketleri

İnsanlara zarar veren doğal afetlerden biri de toprağın kütle olarak özellikle belli dönemlerde yer değiştirmesidir. Kütle hareketleri genel olarak düşme, kayma, akma veya bunlardan bir kaçının bir arada görülmesi şeklinde olmaktadır. Bu tür doğal afetler her yıl insanların can ve mal kaybına yol açmaktadır.
Ülkemizde doğal nedenlere ve insanların çeşitli etkinliklerine bağlı olarak oluşan kütle hareketleri görülmektedir. Ancak ülkemizin Karadeniz Bölgesi’ne bakan kıyı kesiminde (özellikle Doğu ve Orta Karadeniz) çok sık ve etkili heyelan olayları meydana gelmektedir. Toprak ve Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı Türkiye Arazi Varlığı Raporu’nda Karadeniz kıyılarımız ve iç kesimlerinin %89’u heyelan bakımından hassas yerler olarak gösterilmiştir.

Kütle Hareketleri

Örneğin 24 haziran 1988 tarihinde Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Çatak köyünde yaşanan heyelanda 65 kişi hayatını kaybetmiş, çok büyük ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmıştır.

Yine 13 Temmuz 1995 günü Senirkent (Isparta)’te yaşanan çamur akıntısı sonucu 74 kişi hayatını kaybetmiştir. Yüzlerce konut ve iş yeri ile binlerce hayvan çamur kütlesi altında kalmıştır.

Çığ Nedir?

Çığ, genellikle bitki örtüsü olmayan engebeli, dağlık, ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tabakalar halinde birikmiş olan kar kütlesinin iç ve/veya dış kuvvetlerin etkisi ile başlayan bir ilk hareket sonucu(tetiklenen),yamaçtan aşağıya doğru hızla kayması olarak tanımlanır.
Çığ kısaca, kar tabakası veya tabakalarının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğim yönünde gösterdiği akma hareketidir. Kar tabakalarının birbirlerinden farklı özellikleri olacağından; çığ, bazen diğer bir tabaka üzerinde kayan bir tabaka veya tabakalar ile veya tüm tabakaların zemin üzerinde topluca kaymaları sonucunda oluşur.

Türkiye’de Çığ Problemi

Türkiye’nin özellikle kuzey-kuzeydoğu ve doğu kesimlerinde, çığ olayına uygun topografik ve meteorolojik koşullara sahip dağlık alanlar mevcuttur. Ortalama yüksekliği 1000 m’yi geçen ve çığ oluşumuna uygun alanların yüzölçümü bu bölgeler içinde çok yüksek bir yüzdeye sahiptir. Dağlık alanların, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 1/3’ünü oluşturduğunu düşünecek olursak, çığ olayının meydana geldiği alanların yayılımının ne kadar büyük olduğu anlaşılır. Bu bölgelerde meydana gelen çığlar, yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve diğer bütün devlet yatırımlarını tehdit etmektedir. Çığ olayının yerleşim yerlerine etkisi her afet türü gibi sosyal ve ekonomik açıdan olmaktadır. Ülkemizde çığ afetinin, sosyal etkileri hakkında fikir vermesi açısından; 1958 yılından beri Türkiye’de AFET kayıtlarına geçmiş 448 adet çığ olayındaki can kayıplarının miktarı verilebilir. Bu kaybın en çarpıcı örneği, 1991-1992 kış mevsiminde 328 kişinin hayatını kaybetmiş olmasıdır. Çığın sosyal etkisi sadece can kayıpları ile sınırlı değildir. Çığdan etkilenen alanlardaki maddi kayıpları karşılayamayan insanların bölgeden göç etmesi de bir sosyal sonuçtur. Ekonomik açıdan bakıldığında ise, bölgede çığların verdiği hasarların kısa sürede telafi edilememesinin getirdiği zorluklar nedeni ile oluşan üretim ve iş gücü kayıpları giderek artmakta ve bazı bölgelerin turizm potansiyeli dahi dolaylı olarak etkilenmektedir.
Fırtına, Kasırga, Hortum
Hortumlar, Tayfunlar, Kasırgalar bu siklonik sistemin karakteristik oluşumlarıdır. Hortumlar alçak basınç merkezli siklonik fırtınadır. Kısa ömürlü ve yersel olarak etkilidir. Genelde 300-400 metre genişlikte dar, keskin, belirli yollar izlerler. 83 tonluk bir demiryolu aracını kaldıracak veya bir ev derin dondurucusunu 2 km uzağa taşıyacak güce sahiptirler.

Hortumlar hızlı hareket eden siklonik fırtına sistemlerinin soğuk cepheleri boyunca oluşurlar. Hareketli bir soğuk hava kütlesi, alttaki bir ılık hava kütlesi ile karşılaşınca, nemli, ılık hava yukarı fırtınanın göbeğine doğru sarmal hareket etmeye başlar. Aynı anda soğuk havada sarmal olarak aşağı doğru hareket ederek huni biçimli bulutlarını oluşturur. Hızı 450 km’yi bulabilir. Huninin içindeki hava basıncı, normal hava basıncının yüzde 60’ı kadar az olabilir. Havanın iç ve dış basınç farkı yüzünden binalar patlayıp, parçalanabilir. Bu kısmi vakum, hortumun toprağı emmesine ve huni bulutun tipik karanlık ve kötü görüntüsünün oluşmasına sebep olur.

Hortumlar hızlı hareket eden siklonik fırtına sistemlerinin soğuk cepheleri boyunca oluşurlar. Hareketli bir soğuk hava kütlesi, alttaki bir ılık hava kütlesi ile karşılaşınca, nemli, ılık hava yukarı fırtınanın göbeğine doğru sarmal hareket etmeye başlar. Aynı anda soğuk havada sarmal olarak aşağı doğru hareket ederek huni biçimli bulutlarını oluşturur. Hızı 450 km’yi bulabilir. Huninin içindeki hava basıncı, normal hava basıncının yüzde 60’ı kadar az olabilir. Havanın iç ve dış basınç farkı yüzünden binalar patlayıp, parçalanabilir. Bu kısmi vakum, hortumun toprağı emmesine ve huni bulutun tipik karanlık ve kötü görüntüsünün oluşmasına sebep olur.

Kasırgaların verdiği zararlar, şiddetli rüzgârların, yağış ve taşkınların, dalgaların etkisinden kaynaklanır. Su baskınları kasırgalarla birleştiğinde zararlar büyür. Çünkü, hem şiddetli yağıştan dolayı akarsular taşar; hem de şiddetli fırtına dalgalarından dolayı kıyıdaki kum sedleri yıkılır ve kıyıları su basar.

Volkanlar Felaket mi, Nimet mi?

Günümüzde yeryüzünde 500 dolayında aktif volkan bulunmaktadır. Milyonlarca insan da bu volkanların çevresinde yaşamaktadır. İnsanlar, zaman içinde volkan püskürmelerinden etkilenmiş ve büyük afetler yaşamışlardır. Bu gün için volkan püskürmelerinin önlenmesi mümkün değildir. Ancak etki ve zararları en aza indirilebilir.

Büyük kül yüklü bir yanardağ püskürmesi hava koşulları üzerinde de etkilidir. Karanlık gündüzler, şiddetli rüzgarlar ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar, hatta çamur yağışları bölgeyi aylarca etkiler. Yanardağ malzemesi güneş ışınlarının bir bölümünü keserek alt katmanlardaki ısıyı düşürebilir. Böylece Dünya’da iklim etkilenir ve geçici bir soğuma yaşanır. Örneğin Krakuta (Endonezya, 1883) volkanın püskürmesi sonucu Avrupa’da çok soğuk ve çok yağışlı yazlar yaşanmıştır. Türkiye’de Ağrı, Tendürek, Nemrut gibi tarihi dönemlerde püsküren ve bugün de zaman zaman değişik gazlar ve su buharı çıkaran genç volkanlar vardır.
Afetleri Önlemek, Afetlerden Korunmak ya da Daha Az Zarar Görmek Mümkün mü?
İnsanlık tarihi boyunca yaşanan doğal afetler, bugüne kadar büyük can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Doğal afetlerin çoğunun önceden tahmin edilmesi ve önlenmesi mümkün değildir. Afete neden olan doğa olaylarını iyi tanımak, oluşumlarını önceden tespit etmek için yeterli çalışmaları yapmak gerekir. Bir afetin zararlarını azaltmak insanların başta gelen görevlerinden biri olmalıdır.

Afetler Artıyor mu?

Bazı afet uzmanlarına göre afetler
artmıyor, tam aksine azalıyor.
Ama afetlerin şiddeti artıyor
NEDEN?
Afetlerin Artış Sebepleri?

1- GÖZLEM VE KAYIT SAYISINDA BİR ARTIŞ OLMASI

2- DÜNYA NÜFUSU İKİYE KATLANMIŞTIR

3- İNSAN TOPLULUKLARI BELLİ BÖLGELERDE
YOĞUNLAŞMIŞTIR

4- DOĞAL ALANLAR YOK OLMAYA VE KİRLENMEYE
BAŞLAMIŞTIR

5- DÜNYA YÖRÜNGESİNDE PERİYODİK OLARAK
EKLİPTİK DEĞİŞİMLER OLMAKTADIR.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Doğal Afetler ve Toplum-2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Eğitim-Öğretim :: Ders Notları-
Buraya geçin: