Serap, kahvaltısını bitirdikten sonra acele acele, annesine öpücük göndererek, işine gitmek üzere evden çıktı, mini arabasına bindiğinde bile aklı ertesi günkü yazısındaydı. Aynı saatlerde Mehmet de anne, babası ve ilk eşinden olan sevimli kızı Zeynep’le kahvaltı yapıyordu. Mehmet, ilk eşini Aynur'u bir trafik kazasında kaybetmişti, kendisi de arabadaydı ama eşi o gün emniyet kemeri takmamasının bedelini maalesef hayatıyla ödemişti, kızları o kadar küçüktü ki, annesini sadece resimlerden tanıyordu. Kazadan sonra, Mehmet iyileşince, kızıyla birlikte anne ve babasının oturduğu apartmanda bir daireye taşınmıştı, böylece Mehmet gazeteye giderken, gözü arkada kalmıyor minik Zeynep babaanne ve dedesiyle güzel güzel vakit geçiriyordu. Kazadan bu yana 5 yıl geçmişti..artık Zeynep ilkokula gidiyordu…
Mehmet’in etrafı onun gözüne girebilmek, evlenmek için can atan kadınlarla doluydu, ama bunlardan bir tanesi gerçekten çok ısrarcıydı: Sosyetik Çiğdem! Mehmet onunla birkaç gece akşam yemeğine filan gitti diye, kadın evlenecekleri hayaline kapılmıştı, Mehmet’i başka kimseye kaptırmaya da niyeti yoktu, öyle çok güzel bir kadın sayılmazdı ancak çok dekolte giyinen, koca göğüslü, çok seksi, aşırı makyajlı bir boyalı bebekti..işi gücü magazin dergileri okumak, kuaförde, masaj salonlarında vakit öldürmekti..Mehmet’i ne yapıp edip kafese koymak ise hayatının en büyük amacıydı, bu yüzden kaleyi içten fethetmek amacıyla Mehmet’in küçük kızı Zeynep’e kendini sevdirmeye çalışıyor, ikidebir kıza pahalı bebekler, oyuncaklar alıyordu…ama ne Zeynep, ne de babaannesi ve dedesi bu boyalı kadını sevmiyorlardı..yani Çiğdem’in işi bayağı zordu…
Mehmet, kahvaltıda tıpkı Serap gibi, kızın yazdığı köşeyi okuyordu..
MEHMET: Hmm…bak sen, bizim erkek düşmanı cadoloz feminist bugün bana sataşmamış, hayret doğrusu! Bugün Avrupa Birliği ile ilgili bir konuda yazmış...benim yazımı görünce kudurmuştur herhalde!..
ZEYNEP: Baba! Bu senin cadı dediğin kadının uçan süpürgesi de var mıdır?
MEHMET: Hahahhahahaaa! Valla olabilir kızım!..
ZEYNEP: Masallardaki cadıların hep öyle süpürgeleri oluyo…çizgi filmde de öyle oluyo..
MÜJGAN: Ah benim akıllı torunumu görüyor musun bey? Bıcır bıcır kızım benim..
RECEP: Dedesinin bi tanesi o hanım..
MEHMET: Hadi kızım biraz acele et, sütünü bitir, seni okula bırakayım, oradan da baba gazeteye..
ZEYNEP: Tamam baba…
Zeynep, sütünü bir dikişte bitirir, anneannesi gözünün bebeği torunun çantasını, beslenme çantasını eline tutuşturur, Mehmet, anne ve babasına akşama istedikleri bir şey var mı diye sormayı da ihmal etmez ve baba-kız çıkarlar.
MÜJGAN: Ah, anası da şu günleri görseydi…
RECEP: Hanım yapma, sonra tansiyonun yükseliyor..kader işte..
MÜJGAN: Kader de…bizim oğlan inşallah şu boya küpü sosyetik karıyla evlenmez..
RECEP: Çiğdem mi? Yok, yok benim oğlum akıllıdır, onunla sadece geziyor, avucunu yalar o kadın, torunumun yanına sokmam ben o kadını be…eski Türk filmlerindeki Lale Belkıs’a benziyor!..
MÜJGAN: Ha,haaay…valla aynen öyle bey…hay ağzına sağlık neyse ben sofrayı kaldırayım, kolesterol hapını almayı unutma..
[i][b]