SERAP: (içinden) Öff…bu ne yaa..sanki film oyuncusu…dikkat et kızım Serap hayatında ilk kez bir erkek seni etkiliyor…parmağında yüzük olmasın sakın…dur hazır lastiği değiştirirken bakayım..
SERAP: Size zahmet veriyorum, işinize geç kalacaksınız..
MEHMET: Rica ederim..zevkti…işte bitti bile…
SERAP: Çok teşekkür ederim, gerçekten…
MEHMET: Şeyy…yanlış anlamayın ama model filan mısınız?
SERAP: Ha, ha, ha...hayır gazetede çalışıyorum hani 24Saat gazetesi var ya..orada..
MEHMET: Haa…şu 'acıbiber köşe' li gazete!..
SERAP: (Bir an şaşırır, ne diyeceğini bilemez) Tanıyor musunuz yoksa?
MEHMET: Hem de çok iyi tanıyorum.
SERAP (içinden ‘Allah Allah bu adam beni nerden tanıyor dur bakalım der) Sahi mi? Şeyy..ben o gazetede yeni çalışmaya başladığımdan kendisini görmedim henüz…
MEHMET: Ben de hiç görmedim canım, yazılarından tanıyorum..
SERAP: Haa…öyle desenize….ben de tanışıyorum deyince..
MEHMET: Aman Allah korusun!...tanışmak mı! Allah yazdıysa bozsun!
SERAP: Niye öyle dediniz?
MEHMET: Niye olacak? Nasıl biri olduğunu tahmin etmek zor değil ki, bütün azılı feministler gibi kaşlarını ve bıyıklarını almayı femizme ihanet sayan, şöyle kaşları çalı gibi ve birbirine bitişik…ağda yapmadığından kıllı bacaklı! hah, hah.. evde kaldığı için erkek düşmanı olmuş, tahta göğüslü, saçları da erkek saçı gibi kısacık biridir…ama yanılıyor olabilirim çok şişman da olabilir..şöyle 100 kilo filan…hah, hah!...zaten köşesine resmini koymamasından belli..
SERAP: (hafifçe dişlerini gıcırdatarak, zümrüt gözlerinde tehlikeli pırıltılarla)Şeyy…bu sözler bana yabancı gelmedi daha önce bir yerde okumuş gibiyim..hatta sanki bu sabah okumuş gibiyim
MEHMET: (hınzır hınzır gülümseyerek)Maço Köşe’ de okumuş olmayasınız?
SERAP: Kesinlikle! O köşe yazarını çok seviyorsunuz galiba?
MEHMET: Sevmekten de öte… Maço Köşe’nin yazarı benim, sahi böylece tanışmış olduk, ben Mehmet Foçalı…
SERAP:
Mehmet gülümseyerek, elini uzatmıştı.
Serap tam elini kaldırıp, tokadı aşkedecekken, hevesi yanına yaklaşan motorsikletli trafik polisi yüzünden kursağında kaldı, saniyeler içinde başka bir plan yapmak için kafasını kullanırken, Mehmet’i şüphelendirmemek için uzatılan eli sıkar ve aklına gelen ilk ismi söyler:
SERAP: A..Ayşe…
TRAFİK POLİSİ: Hanfendi burada durmayın trafiği aksatıyorsunuz..
SERAP: Tamam memur bey, lastiği değiştirdik de…
MEHMET: İyi günler Ayşe hanım, şeyy bu kartım..öğlen molasında belki bir kahve içebilirsek çok sevinirim..
SERAP: (kartı alır) Bakalım..iyi günler..
Serap da, Mehmet de kendi arabalarına binerler, trafik polisi de motorsikletine binip gider. Mehmet Serap’ın nefes kesen güzelliğinden adeta büyülenmiş bir haldedir..
Serap ise hırsından kudurmak üzere arabada yüksek sesle düşünmektedir…
SERAP: Ulan polisin de tam geleceği tuttu! Ama kafanı çalıştır kızım, kartını verdi ya, dur…ona öyle bir oyun edeceğim ki, hemen bu öğlen telefon edeceğim, bizim iş yerinin oradaki kafede buluşalım diyeceğim…kuzu kuzu gelecek…sonra da…sonra da gününü görecek hayatında hiç unutamayacağı bir kahve içirteceğim ona…Allah’ım çabuk öğle olsun ne olur…çabuk! Çabuk!...
Mehmet ise içinden kızın kendisini araması için dualar etmektedir.
MEHMET: Aynur’dan sonra hayatıma kimse giremez diyordum insan büyük lokma yemeli, büyük konuşmamalıymış, 5 koca yıl geçti hiçbir kadın böyle hissettirmedi..eminim küçük kızımı da sevecektir..öyle güzel bir kızın, sevgi dolu olmaması imkansız..Allah’ım inşallah arar, aramazsa bile 24SAAT gazetesine gider bulurum..iyi ki çalıştığı yeri söyledi…oleyy!..olamam diyordum ama yeniden aşık oldum galiba..aşk sen ne güzel şeysin!..
Konu: DEVAM44444444444444 
Cuma Haz. 20, 2008 9:50 pm
