O gün Serap, büroda bir yandan ertesi günkü yazısını hazırlıyor, bir yandan da saatine bakıyordu, saat 11.00 olunca, bir eline telefonu, diğer eline Mehmet’in aceleyle sıkıştırdığı kartı alır ve numarayı dikkatle çevirir:
MEHMET: Telefon! Allah’ım bu sefer o olsun! Sabahtan beri kaç kişi aradı..Alo?
SERAP: Merhaba ben Se..şey Ayşe…
MEHMET: (yüzünde güller açarak)Ayşe hanım merhaba! Aradığınız için çok teşekkür ediyorum..
SERAP: Rica ederim, şeyyy……bu sabah benim için yoruldunuz, bizim buradaki kafede size bir çay ya da kahve ısmarlamama müsaade ederseniz çok sevinirim.
MEHMET: (sevinçten havalara fırlamak üzeredir) Çay ya da kahve zevkle kabul ederim yalnız ben eski modayımdır hesabı bir hanımefendiye ödetemem…
SERAP: Ama ben biraz feministimdir ısrar ediyorum
MEHMET: Katiyen olmaz..
SERAP: Eh peki o zaman..size kafenin yerini tarif edeyim, 12.00 iyi mi?
MEHMET: Tamam, bir dakika kalemim alayım…..yazıyorum söyleyin Ayşe hanım..
Serap, telefonda kafeteryanın adresini verir, tarif eder ve telefonu kapatır. Burası çok şık, çok gözde bir yerdir, ünlüler de bazen uğrarlar özellikle gözden uzakta kaçamak yaşamak isteyen ünlüler…bu yüzden de bir dedikodu dergisinin muhabiri olan, gözlüklü, göbekli, bıyıklı ve kendini ünlüleri takip etmekle görevli bir dedektif sanan, paparazzi bozuntusu Selim de hep oradadır.
Saat 12.00 olduğunda Serap, planı gereği tam pastaların olduğu cam büfenin yakınındaki bir masaya oturmuş Mehmet’in gelmesini beklemektedir. Tam saatinde Mehmet kapıda gözükür, biraz göz gezdirince Serap’ı görür ve hızla yanına gider. El sıkışırlar.
SERAP: Eee…gününüz nasıl geçti? Bizim cadaloz feminist için yeni bir yazı hazırladınız mı?
MEHMET: Hayır çünkü kadın bugün bana sataşmamış..hahhah…
Bu arada garson gelir ve alacaklarını sorar..
SERAP: Mehmet bey ben pastayı çok severim..size tuzluya mal olacak…
MEHMET: Rica ederim ne demek..
SERAP: Benden günah gitti o zaman, şeyy bana o büyük pasta tabağı içinde çikolatalı, meyveli çeşit çeşit pastalar olsun..bir de büyük cola..
MEHMET: Ben de çikolatalı pasta ve cola alayım..
Tam o sırada bir flash patlar…paparazzi Selim çaktırmadan iki rakip köşe yazarını baş başa yakalamanın sevinciyle onların resmini çekmiştir. Ama Serap’ın gözünden kaçmamıştır, yalnız o anda alacağı intikamın planıyla o kadar meşgul olduğundan aldırmaz. Paparazzi Selim ise onların resmini çektikten sonra, ani bir telefonla kafeteryadan gitmek zorunda kalır, ünlü bir dizi yıldızının yine başka ünlü bir dizi yıldızının apartmanına girdiği haberini almıştır..
Garson siparişleri alıp gider…Serap ve Mehmet sohbete devam ederler…havadan, sudan konuşurlarken, pastalar ve kolalar gelmiştir..
SERAP: Mmm…çok lezzetli gözüküyorlar biliyor musunuz ben sizin cadaloz feministi bugün gördüm gazetede
MEHMET: (meraklanır)A, sahi mi? Hahhah..çok merak ediyorum nasıldı? bahse girerim tam benim tarif ettiğim gibiydi değil mi, anlatın hadi sizi dinliyorum..
SERAP: Hmm…yalnız sizin tarifinizi unutmuşum…tekrar tarif eder misiniz, nasıl biri demiştiniz?..
MEHMET: Nasıl olacak? Kıllı bacaklı, bıyıklı, çatık kaşlı, kaşları böyle bitişik (Mehmet elleriyle kaşlarını birbirine bitiştirerek taklidini yapar) erkek gibi kısacık saçlı, gözünde büyüteç gibi kocaman gözlükler, dişlek ve….